Bir gün çıldırdım ve o günden sonra evde pişen hiçbir yemeğin tadı
eskisi gibi olmadı. Annem Şeref Hanım, ilk çıldıran kişiydi evde belki. Belki
de çıldırmayı bize o öğretmişti. Usulüyle fenniyle nasıl tam olarak çıldırılır
bilmezken o yol göstermişti bize. Babam Atıf Bey de az çılgın değildi. Eski
kafayı yemişlerdendi. Artık bize nasıl çıldırılır diye yol göstermeyi bırakmış
bizi nasıl çıldırtacağına dair türlü yollarla meşgul olmaktaydı. Ancak bunun en
büyük müsebbibi üvey babaannem Semiye Hanım’dı. Ah nasıl bir kadın görmeniz
gerek. Tüm mahalle bir kadından nefret eder mi? İşte bu kadından ediyordu. Ki
deliliği de ezelden geliyordu. Sabi iken bile adı Deli Semiha olan bu kadın
çocuklu bir dula ikinci eş olarak gelip de o adamın tüm sülalesinin kahrına
ortak olunca iyice delirmişti. Ne yapıp ne ettiyse deliliğine büyük kızını, küçük
kızının kocası olan damadını ve üvey oğlunun ki onu hiçbir zaman oğlu olarak
görmedi karısını da eklemekten kendini alıkoyamadı. Evvela küçük kızıyla bir olup
büyük kızını delirtti Semiye Hanım. Aman günahı boynuna ayrımcılık yapardı iki
evladı arasında derlerdi. Küçüğüne bir yumak ip alsa büyüğü görmesin diye
tembih eder de derlerdi hem. Kızcağız da evlenip kurtulurken baba evinden,
ardında dönebileceği bir yer olmamasının hüznüyle baş eğdi kocasına yıllarca. Kocasının
ailesi de bunu fırsat bildi ya eğilen başı ezdiler de ezdiler. Kadın
çıldırmasın da ne yapsın.
Küçük kız da çekti bunun cezasını elbet. Bu da dönebileceği bir
baba evinin varlığına güvenip kocasını ezmeye kalktı. Kocası da bir defa iflas
etti mi? Değme küçük kızın keyfine. Ayağının altında paspas etti adamı. “Adam
da bir gece karısını doğradı.” demek isterdim içimden gelen en büyük arzularla
ancak diyemedim. Zira adamı ezmeye devam ediyor o küçük kız. Adam sinir
ilaçlarıyla koltuğun üzerinde dizili kırlentlerden hallice. Ama Allah yer mi bu
numaraları? Yemedi. O küçük kıza bir evladı zor verdi ki anasının huyundan
almıştır da ikinci bir evlada ayrımlık eder diye. Ya Rabbül Alemin’in
hikmetinden sual olunmaz ya ben de etmem zaten. Hem beni neden çıldırttığına
sual etmemişken başkasının uçkurunu sormak ne haddime.
Sıra annemin nasıl delirdiğine geldi
mi sonunda? Geldiyse anlatayım. Ya da anlatmayayım göstereyim. Güm bum pat.
Evet, geri oynatıyorum şimdi tap mub müg. Hala anlayamayanlar varsa
anlatabilirim de. Anlatmamı istemiyorsanız okumayı tam olarak burada
kesebilirsiniz. Çünkü ben anlatmak istiyorum. Annem çok çocuklu bir Karadenizli
aileden az çocuklu çok akrabalı başka bir Karadenizli aileye gelin gelmiş.
İçinde merhametten başka hiçbir şey bulunmayan garip bir kadındı belki de.
Delirmemde en büyük paylardan birine sahip olan bu garip kadının hayatı gelin
gelmesiyle değişmemişti elbette. İnsan yerine bile konmadığı bir insan öbeğinden
-ki kendisine aile denirse yarın yevm-i kıyamette bütün aileler hakkımda davacı
olur- kopmuş olması kendisi için bir devletken yalnızca babaannem Semiye Hanım’ın
üvey gelini olmuş olması onun çıldırması için yetmiş de artmıştı. Annem Şeref
Hanım tam otuz sene o melun kadınla savaştı. Neden savaşmasın ki? Kendi
evladına acımayıp ayrımcılık eden Semiye Hanım, sırf yalnız kalmasın diye
evlendirildiği kendisinden on sekiz yaş büyük kocasının severek evlendiği
eşinden olma çocuğunun karısına neler yapmaz. Bu kadar uzun bir tamlama
kurduğuma göre galiba gerçekten çıldırmışım. Konuya dönmek gerekirse gerçekten
neler yapmadı. Kavga dövüş her ailenin tuzu biberidir. İftira, gammazlık,
toplum içinde rezil etme, insan yerine koymama ne ararsan. Şimdi hacda Semiye
Hanım ama acaba Kabe kaç kere yüzüne tükürecek Allah bilir. Şeytan diye onu
taşlasalar yeridir. Bak konu yine dağıldı. Şimdi de şiir yazmaya başladım
galiba.
Bu işlerin böyle olmasında baban Atıf Bey’in payını es geçmek de
olmaz doğrusu. Ailesinin içinde aslan ama dışarıda kedi gibi bir adamdır Atıf
Bey. Evin içinde bir kişi bile yanlış yapsa cezası idamdır. Bağırırken küfrün
hakaretin bin türlüsünü etmekte de üstüne yoktur ama evin dışında sen onu bir
gör. Melek melek. Hele üvey anasına. Hele “Atıf ölsün de evlatları yetim
kalsın.” diyen domuz anasına. Sanki gökten zembille inmiş o kadın öyle hürmet
öyle hürmet. Tabi ona hürmet bize kurşunlar. Onun her dediği haklıydı bizim
evin içinde. Annem hep haksızdı. Dede bile onun bir tahtası eksik uğraşmayın
onunla derken babam Atıf Bey’e göre o bir azize biz de Ebu Cehil’in
torunlarıydık. Bunlardan sonra bende de ilk çıldırma emareleri görünmeye
başlamıştı zaten. Semiye Hanım ile ringde dövüşen boksörler gibi kavga ederdik.
Sonunda o beni babama şikâyet eder babam bana ağzına geleni derdi. Şüphesiz
haklı da bendim ama gel babama anlat. Babam o kadının değil de bizim haklı
olduğumuza annem çıldırdıktan sonra inandı. Ama annemin çıldırmasıyla değil o
kadın babama da açıktan açığa kazık atmaya başlayınca. Oh iyi oldu. Pekiyi
oldu. Yıllarca anlatmaya çalıştığımız ve anlamamakta ısrar ettiği şeyleri “Ben
bunun böyle olduğunu biliyordum ama idare ediyordum.” dedi kazığın ucu
kendisine değdi diye feryat ettikten sonra. Oh ki ne oh. Ne iyi oldu. Sonunda
ne oldu peki ak koyun kara koyun seçildi. Kalmadı âlemde Allah’ım nihan demedik
tabi. Derdin başı bir mi bin mi? Çıldırmış bir kişi daha geri gelir mi? Bir
çılgın kaç akıllıya bedeldir? Bir çılgın bir çılgına gel seninle… Yok, yok öyle
değil. “Çıldırmış bir kişi daha geri gelir mi?” sorusundan devam edelim. El
cevab’ül-şâhâne, gelmez. Neden gelsin ki hem? Hayatı boyunca bir boka yaramamış
yaptıkları. Geleceğe bırakabileceği bir isim kalmış artık elinde deli bilmem
kim diye. Ben olsam vallahi gelmem. Gelmeyeceğim de. Getiremez kimse beni geri.
Hem getirmesi de gerekmez. Ne haddine? “Hoşt köpek!” derim adama. “Ben buralara
gelirken neredeydin?” diye bir sorarım önce. Sonra “Hoşt köpek!” derim tabi
öyle önceden denir mi çok ayıp. Ama sorularıma cevap veremez ve kalkıp gitmezse
derim. Bu benim en çılgın hakkım. Daha da gitmezse kafasına taş atarım. Nah
böyle yarar akıtırım başının pekmezini. Olmayan beyni dökülür kulaklarının ardından.
Deli mi ne? Beni akıllı yerine koyup soru soruyor bir de. Size nasıl çıldırdığımı
anlatamadım belki ama neden çıldırdığımı anlamanız için gerekli alt yapıyı
verdiğimi düşünüyorum. Umarım siz de doğru aileyi bulup en kısa zamanda çıldırırsınız.
Ve çıldırdığınız zaman göreceksiniz ki bütün deliler sizi rahmet
nazarıyla süzüp akıllanasınız diye dua edecek içlerinden. Sanki hiç suçları
yokmuş gibi.