23 Mart 2015 Pazartesi

Cemre

     Cemre köken olarak sanıldığının aksine Arapçadaki ateş anlamındaki sesteşinden değil de Altay mitolojisindeki İmere isimli bir ruhtan gelmektedir. Şöyle ki; bu ruh bahar geldiğinde parıltılar halinde göğe çıkar. Daha sonra yere doğru inerken havayı ısıtır sonra üzerine düştüğü buzları ısıtır en sonunda da toprağa iner ve onu ısıtır. Fakat İslamiyet öncesi politeist inanç sisteminde varlığını oluşturup sürdürmüş olan bu inanış nasıl şekil değiştirmeden İslamiyet sonrası kültürde de varlığını sürdürebilmiştir?
     Bu soruya cevap vermeden önce bir kavramı açıklamak istemekteyim. Anâsır-ı erba' yani dört unsur.
     Anâsır-ı erbâ' filozofların her devirde ilgilerini çekmiş ve bir çok medeniyette kendisine bulmuştur. Öyle ki Farâbîden Gazâlîye,İbni Sînâdan Kındîye bir çok İslam Felsefecisinin ele aldığı hatta eserlerinde önemli yerler verip uzunca anlattıkları bu konu İslâmî felsefeye de Antik Yunan filozoflarından geçmiştir.
     Allah(c.c) nin kâinâtı ateş,su,toprak ve havadan miktar miktar karıştırıp birleştirerek oluşturduğu anlatılmıştır. Hatta İlm-i Letâif'te insan vücudunu oluşturan on latîfeden dördü yine bu dört maddedir.
     Bu düşüncenin Aristo tarafından yapılan ve İslam düşünürlerince de benimsenen sistemleştirilmiş şekli şöyledir ki;kâinat Ay altı ve Ay üstü âlem olmak üzere iki kısımdır. Ay üstü âlem ebediyyet diyarıdır. Orada oluş ve bozuluş yoktur. Ay üstü âlemin tamamı "esîr" denilen görünmez ,ince ,nârin,esnek,akıcı ve latif bir maddeyle kaplıdır.
     Ay altı âlemde ise durum farklıdır. Tek değil ateş,su,toprak ve hava olmak üzere dört madde vardır. Bunlar kendilerinin zıttı keyfiyetlere maruz kalaral oluş ve bozuluşa uğrarlar ve cisimleri meydana getirirler. Öyle ki bu dördü mutlak ağır olan toprak en altta,göreceli ağırlıklara sahip hava ve su ortada seyr halinde ve mutlak hafif olan ateş en üstte olmak üzere her cismin varlığında farklı şekillerde bulunurlar.
     Keyfiyet ise oluş ve bozuluşu tetikleyen her bir unsura has etken haldir. Bu keyfiyetlerden ateşe hâkim keyfiyet sıcaklıktır. Suya hâkim olan nemlilik, havaya hâkim olan kuruluk ve toprağa hâkim olan da soğukluktur Keyfiyetlerin cisimlere nufûzu hal değişimine sebebiyet verir ancak unsur yok olmaz değişime uğrasa da Allah(c.c) nin takdîr ettiği vakte kadar bâkidir.
     İşte anâsır-ı erbâyı kısa bir şekilde anlattıktan sonra asıl konumuza dönelim. Cemre denen olayda günümüzdeki algı şudur. Cemre yani ateş sırasıyla havaya,suya ve toprağa düşerer onları kendi keyfiyeti olan sıcaklığıyla ısıtarak oluş ve bozuluşa uğratır. Ateş önce havaya düşer ve bünyesinde hava bulunan cisimlere can gelir. İkincil olarak suya düşer ve onu ısıtarak suyla ilgili herşeye can verir ağaçların dallarına o vakit su gitmeye başladığı söylenir. Ve en sonunda da toprağa düşüp de onu da ısıtarak toprağın bağlı olduğu şeyleri canlandırır yâni tüm dünyayı.  Yani cemre her düştüğünde mevcut keyfiyetler ısıyla hal değiştirir ve doğanın canlanması meydana gelir.
     Bu durum ki insanlarda Allah(c.c)'nin yeryüzünü yaratmasındaki esrârın tekrar üzerine tekrar eden sırrı olarak görülmüş ve bu şekilde İslâmiyetten sonra da bu paganist inanç kendini kabul ettirmiş ve yaşayışını sürdürmeyi başarmıştır.